Günlerin saçma bir hızla geçtiğini fark eden sadece ben miyim? Üstelik havalar da bir garip. Yağmur yağsa biraz, şöyle toprak kokusu… Belki de yağmamalı yağmur, toprak kokusu artık o kadar da güzel değil.
Garip şeyler oluyor etrafımızda, olmaz dediğimiz her şeyin gerçeğe döndüğünü görüyoruz. Bu durum bir tek beni huzursuz ediyor olamaz, olamaz değil mi?
Hiçbir şey düşünme, hiçbir şeyi kafana takma diyor tanıdığım insanlar. Boş boş duvara baksam durumumdan endişe duyuyorlar. Siz demiyor muydunuz hiçbir şey düşünme diye, işte düşünmüyorum, diyemiyorum. Aklımdan geçiririm; ama söyleyemem. Hani öyle şeyler olur ya, afiyet olsun dersin kimse cevap vermez. Afiyet olsun dedim, diye bağırmak gelir içinden. Zaten içinden gelir geçer her şey. İçindeki o sese, kafa sesine sorsan senden hazırcevabı, senden akıllısı, senden mükemmeli yok. Olmaz elbette, kafa sesi acayip sonuçta. Ama bir parça dış sese dönse… Olmaz, o kadar kolay değil işte.
Bazen korkuyorum, bazen de bir cesaret geliyor. Üstelik asıl korkmam gereken zamanlarda. O cesaret zamanları geçince, sonra üstüne düşününce salaklık diyorum. Yaptığım düpedüz salaklık. Cahil cesareti değil benimki, garip bir gözü karalık. Bu sadece benim başıma geliyor olamaz, olamaz yani.
Bazen konuşmak istemiyorum, konuşacak bir şey bulamıyorum. Ama hep konuşmamı bekliyor etrafımdakiler. Ben susunca telaşlanıyorlar. Durmadan konuşsam yine telaşlanacaklar hatta sıkılacaklar. Sessizlikten neden bu kadar tedirgin oluyoruz? Hepimiz yani, neden? Oysa sessizliği bile paylaşabileceğin birileri olmalı, bunun kıymeti başka.
Hislerim kimi zaman yanıltıyor beni yine de onlara güvenmekten vazgeçmiyorum. Hissediyorsam biliyorum demektir, diyorum. Tam burada kendime usturuplu bir küfür armağan ediyorum. Hiçbir halt bilmiyorum, son zamanlarda böyle hissediyorum.
Günlerin saçma bir hızda geçtiğini fark eden sadece ben miyim? Ağaçlar çiçek açsın artık, bahar gelsin.
Başım ağrıyor, çok ilginç değil mi bu? Evet, çok ilginç…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder