31 Aralık 2013 Salı

E-ÜNİVERSİTE



Her sene sonu biten yılın sayımını dökümünü yapmak alışkanlığa dönüştü galiba...

Nasıldı 2013? Kötü zamanlar da yaşadım, hastane odaları, kısmi felçler, sıkıntılar, kavgalar dövüşler, yanlış kararlar falanlar filanlar. Ama çok keyifli zamanlar da yaşadım, yeni bir iş, yeni bir ofis, keyifli çalışma arkadaşları, evdeki ve gönüldeki huzur...

2013 hayattan başka tutunacak bir şeyimiz olmadığını bir kere daha hatırlattı bana. Çok üzüldüm, çok üzdüm, kızdım, ağladım, sinirlendirdim, güldüm, mutlu oldum, gülümsettim, affettim, affedildim, unuttum, unutuldum, hatırlandım, aramadım sormadım, yalnız kalmadım, dostların, kardeşlerin, ailenin değerini bir kez daha anladım. Ülkede olup bitene şaşırdım, sokakların ruhunu kazanmaya çalışmasına ümitlendim, hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüp kahrettim. Yeni kararlar aldım, çoğunu uygulamadan rafa kaldırdım, yeni insanlar tanıdım, kalbimin arka odalarıyla yüzleştim, yeni kapılar açıldı önümde, on yedi kilo verdim, üçünü geri aldım, kitap kokusunu özledim, hem galip hem mağlup olmanın anlamını öğrendim, çay demledim, güzel insanların evlerine misafir oldum, uzun, kalabalık sofralar kuramadım belki; ama bir dostun kısacık bir mesajının bile ne kadar değerli olduğunu öğrendim.

Hayatımda iz bırakan herkese çok teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız. Uzun zamandır görüşemesek de, sesimiz soluğumuz çıkmasa da, sadece mesajlarla haberleşsek de, uzun uzun konuşamasak da, karşılıklı oturup çay içemesek de en zor anımda koşup gelecek insanlar tanıyorum ben. O kadar güzel, o kadar vicdanlı, o kadar keyifli insanlar...

Bazı isimleri çok seviyorum ben, bazı sokakları, bazı mekânları, bazı şehirleri; sevdiğim insanlar sağ olsun.

2014 keyifli, mutlu, sağlıklı, huzurlu ve aşk dolu bir yıl olsun. Güzel haberlerinizi bekliyorum.

** 2013 minik bir prenses getirdi bize, gidip kokusunu içime çekemesem de daha, fotoğrafları bile en sıkıntılı anımda beni gülümsetiyor. Annesinin kızı işte. Bir kez daha hoş gelmiş minik kuzu, "maşallah" :)

13 Aralık 2013 Cuma

Kış geldi sevgili arkadaşım, battaniye mevsimi başladı işte. Kitaplara karışma vakti, pencere önü koltukları ve kahve vakti. Canım yanmıyor artık, bunu kimi zaman oldukça garip buluyorum. Bunu garip bulmamı garip buluyorum bazen de. Sonra hiçbir şey olmamış gibi çay demliyorum.

Sabahları uyanamıyorum, uzun rüyalar görüyorum; bazıları kötü bitiyor. Hayat komik dediğimiz gibi, hayat çok komik.

Sessizliği seviyorum, başım daha az ağrıyor artık. Gülümsüyorum, seviyorum, ağlıyorum,  bağırıp çağırıyorum; ama iyiyim neticede.

Sevgili arkadaşım, huzur mutluluğun seyreltilmiş halidir. Seni özledim.

6 Aralık 2013 Cuma

Benim için "inançlı" olmaktan ziyade "vicdanlı" olmak çok daha önemli. Vicdanlı olmak, iyi niyetli ve adaletli olmayı gerektiriyor. İyi niyetli olmak kolay;ama gerçeğin bir tane, doğrunun bin tane olduğu bu zamanlarda adaletli olmak o kadar zor ki. Adalet derken elbette erk sahiplerinin istedikleri gibi yorumladıkları güçten söz etmiyorum. "Başını yastığa gönül rahatlığıyla koyma" diyerek sadeleştirebileceğim bir adalet bahsettiğim.

İki yüzlü ahlak anlayışından, iktidar ve gücün iç içe geçmiş saçma sapanlığından, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın hatta daha çok yaşasın hatta daha çok güçlensin." omurgasızlığından, namussuzluğun kazandığı pirimden yoruldum. Yorulmak susmak anlamına gelmiyor lâkin. Belki de daha çok konuşmak, cesaretle konuşmaya devam etmek anlamına geliyor.