30 Ocak 2016 Cumartesi

MEKTUP- 68905

Sokak köpeklerinin keşlere ahkam kestiği zamanlar da yaşadım. Sonra oturup Madredeus eşliğinde şarap falan içtim. İstersem o kadar entelektüel bir kırılma noktası da yaratabilirim, artık istemiyorum.

Herkesin birbirinin arkasından konuştuğu günlerde ben genellikle susmayı tercih ederim. Genellikle diyorum, çok mükemmel bir insan da değilim.

Masalara ve mekanlara inanıyorum mesela ben. Bazı romanlara, çoğu hikâyeye,  kimi şiirlere, birkaç filme ve bir parça şarkıya. Tanıdığım insanların çok azını seviyorum, daha da azına saygı duyuyorum. Kalbimin pirüpak olduğunu hiç iddia etmedim, bu beni iyi bir insan yapmaya yeter mi?

Tanıdığım ve sevdiğim o az sayıda insan benim için çok kıymetli, harbiden bak çok kıymetli. Bazıları kardeşim oldu benim, tek çocuk olan biri için bu o kadar önemli ki. Onların varlığı iyi geliyor bana.

Mutluluk ya da mutsuzluk gibi dertlerim yok, şu anda yok en azından. Huzurlu olmanın peşindeyim. Gerekirse mutsuz da olunur ne var ki bunda? Mutluluk da mutsuzluk da geçici değil mi nihayetinde?
Ama mesela sen mutlu ol istiyorum. Mutlu ol, iyi ol, huzurlu ol. Benimle diye eklemeyeceğim.
Bu bahsi uzatmaya gerek yok.

Seni seviyorum, bundan utanacak değilim ama bunu dayanılmaz bir ağırlık olarak boynumuza asmaya da gerek görmüyorum. Seni seviyorum hepsi bu. Daha mühim şeyler var hayatta, hep olacak.

Burası şehriyle meşhur bir mutluluk olur bazen, bir soğuk olur bazen, bir ayrılık. Burası bizimle meşhur bir aşk olsa, yok ama yok o kadar pembe hayal bize fazla.

25 Ocak 2016 Pazartesi

Yorgun değilim, sarhoş değilim.


Senin hikâyende kırık bir sokak lambası olabilirim, her gün önünden geçtiğin ama fark etmediğin bir akasya ağacı, ucuz şarap sarhoşluğu, bir çıkmaz sokak, masada unutulmuş bir çakmak, bu şehrin herhangi bir ana caddesi. Basit, önemsiz, sıradan görülen tüm rollere talibim. Başrol umurumda bile değil, esas kadın falan da olmak istemiyorum. Ben senin hikâyeni seviyorum. Ben seni seviyorum, hepsi bu.
Bir sürü şey yaşanıyor. Kötü şeyler üstelik. İyi insanların başına kötü şeyler geliyor. Öyle şeyler yaşanıyor ki insan olmaktan utanıyoruz. Çektiğimiz acılardan utanıyoruz, mutsuzluğumuzdan utanıyoruz. Mutluluğumuzda da utanıyoruz. Hayatın çok basit olduğunu biliyoruz, itinayla zorlaştırıyoruz.

Bir sürü şey yaşanıyor, evet. Sonra bir akşam kan bağıyla değil kalp bağıyla bağlı olduğumuz birkaç arkadaşla oturuyoruz. Birkaç bira eşliğinde konuşuyoruz, susuyoruz, tartışıyoruz. Sonra işte gülümsüyoruz, gözlerimiz doluyor, en sarsak yanlarımız masaya dökülüyor.

Ama arkadaşlar iyidir, ama bazı arkadaşlar çok kıymetlidir.