4 Nisan
Sevgili E.B,
Bütün ağaçların adını bilseydim keşke, bütün çiçeklerin, bütün kuşların. Bilmiyorum, bilmediğim bir sürü başka şeyle birlikte orada öylece duruyor. Bahar gelince yani özellikle bahar gelince başlıyor keşkeler. Başka türlü olabilir miydi hayatım, belki de hayır.
Bazı ağaçların adını biliyorum yine de sevdiğim birkaç ağaç var. Çınar var, karadut var, salkım söğüt var, ıhlamur var. Bazı yörelerde ıhlamur ağacı dikilmez, gölgesinde kötü ruhlar yaşadığına inanılır. Severim ben ıhlamur kokusunu, kötülüğe aşina bir ruhum olabilir mi?
Deniz özlemi bu belki de, bozkır çocuklarının genelinde görülen. Sen martıları özler miydin, vapurları falan? Bu konuda hiç konuşmadık sanki. Sanki aylardır susuyorum, yoksun ve ben kimseye anlatamıyorum ne hissettiğimi. Gerçi ne hissettiğimi de bilmiyorum ki.
Çiçekler diyordum, bazıları çok güzel. Sümbül mesela, leylak sonra, nergis, papatya ve hüsn-ü Yusuf. Limonata içmek lâzım; ama pastane limonatası. Uzun, ince bardaklarda…
Can kardeşim gel seninle uzun bir yolculuğa çıkalım. Tren yolları, otobüs terminalleri, vapurlar hepsi olsun içinde. Beyaz, sabun kokulu pikeler, ağaç gölgesinde kahvaltı sofraları, deniz, balık, rakı, yıldızlar, şarap, şarkılar sonra, yol kenarında zeytin satan yaşlı teyzeler…
Hepsi olsun. Her şeyi ardımızda bırakalım, ne para kazanma telaşını götürelim yanımızda ne de hak etmediğimize inandığımız onca kötülüğü.
Can kardeşim bu hikâyeyi de yarım bırakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder