Bazen, öylece, bir anda durursun. Yorulmak falan değildir bahanesi, sadece durursun. Sen durdun diye zamanın, hayatın, insanların durmasını, durmayı geçtim yavaşlamasını beklemezsin. Olmayacağını bildiğin için beklemezsin belki de. Ama biraz, çok az yani istersin. Seninle birlikte dursunlar, öylece. Yorgunluktan falan değil, sadece bir adım daha atmak içlerinden gelmediği için dursunlar.
Bazen kalbin her zamankinden hızlı çarpmaya başlar, ağzını sıkı sıkı kapatmazsan kalbinin dudaklarının arasından uçup gideceğini zannedersin. Bazen olur bu, dudaklarının arasından uçup gider. Sözcüklere sen bile inanamazken karşındaki nasıl inansın? Hay Allah, bir türlü cevap bulamazsın. Cevap bulamadığın onca soru içinde bir tek bu kalbinden kalan boşluğa yerleşir. Ağırlık can yakıcıdır, çocukluğundan bilirsin. Ve elbette bilirsin kalbin sadece kan pompalamaya yarayan bir organ olduğunu.
Kırık kürek kemiğinin acısından söz edersin bir akşam, bir balkon, bir müzik, biraz rakı eşliğinde. Aynı kemiği üç kere kırmayı nasıl becerdiğini merak eder karşındaki. Hafif bir kahkaha atarsın. Hafif kahkahalar atmayı Egeli bir adamdan öğrendiğini kimselere anlatmazsın.
Bir yanda deniz, bir yanda adını bir türlü öğrenemediğin bin çeşit ağaç, çiçekler, elbisenin eteklerini hafifçe havalandıran bir esinti, etrafında sevdiğin insanlar, çay, kahve, rakı, şarap, zeytinyağlı yemekler, sohbet, arkalardan bir yerlerden gelip kulağa yerleşen bir şarkı, eski günler, yeni ama az sonra eski sayılacak hatıralar, hatalar, ahmaklıklar, yaralar, izler, geçici, uçucu şeyler, kokular, yüzler, fotoğraflar ne varsa biriktirilen hepsinin buluştuğu ahşap bir masa, mor kareli bir masa örtüsü hayal edersin.
Bazen, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek hayallere sırf çok güzeller diye bağlanırsın. İhtimalleri hesaplamayı mühendislere bırakırsın. Mühendislere ihtimallerden söz etmemek gerektiğini kim söylemişti, bir an hatırlayamazsın.
Herkese, her şeyi anlatamazsın. Anlatmak istediklerin çok uzaklarda olur bazen. Sessizliğe ve yokluklarına alışırsın. Alışmamanı söyler birisi. Mutsuzluğun ona dair değildir oysa ona rağmen mutsuzsundur. Güvenmezsin; ama inanırsın sözlerine. Tam kıvamında çelişkiler her zaman hoşuna gitmiştir zaten.
Bazen, öylece, bir anda durursun.
Durmak yürümekten daha mı yorucu ?
YanıtlaSilBu yorugunluğum durduğumdan mı ?
(Karıştım yine)
Durmak yürümekten, susmak konuşmaktan daha yorucu olabilir bazen. Daha zor olması bile mümkün elbette.
Sil