11 Kasım 2013 Pazartesi

Bir sürü şey oluyor, çoğu inanılmayacak kadar saçma üstelik. Kızlı erkekli mi kadınlı erkekli mi derken, muhafazakar anlayışın anlayışsızlığına sayıp dökmemek elbette mümkün olmuyor. Tam bu esnada taciz ve tecavüzün bin türlüsü konuk oluyor oturma odalarına,  insanlara gözünü kırpmadan kıyanlar elbette ağaçları ve hayvanları düşünmüyor.  Sonra birileri özgürlükten söz ediyor, kişisel tercihlerin konuşulması bile ayıp geliyor bazılarına. Kraldan çok kralcılar baskınlar düzenliyor, futbol sadece futbol olmaktan çıkıyor. Her şeye zam geliyor, kredi kartı borçları, icralar derken sıkıntıyla boğuşmak hep bize düşüyor. Seçimler yaklaşıyor, manasız seçim sözleri havada uçuşmaya başlıyor. Ve ben bunca sorun arasında karşı komşumun depo gibi kullandığı balkonuna takılıyorum. Feci takılıyorum, uyuz oluyorum. Kişisel tercihler nedeniyle ağzımı açamıyorum; demokrasi çok gereksiz bir rejim olabilir mi? İnanın ben artık hiçbir şey bilmiyorum. Saygılar. Nokta.


6 Kasım 2013 Çarşamba

Can erik bakışlım, masamın arkasında alışkın olduğumdan başka bir hayat akıp gidiyor. Bir iki gün sonra yağmurlar başlayacak, sonrası biraz ayaz biraz toprak kokusu.

Birlikte gittiğimiz deniz kıyısındaki o çay bahçesine hâlâ gidiyor musun? Bizim hiç fotoğrafımız yok seninle, bunca seneye rağmen aynı karede hiç gülümsememişiz ne garip.

Basit bir hayatımız olsaydı seninle, gizli bir bahçe. Kareli masa örtüleri, fesleğenler, unutmabeni çiçekleri, ortancalar, salkım söğütler, kitaplarımız, orada burada kahve fincanları, her daim taze ve demli çay... Kalabalık sofralar, havada uçuşan kahkahalar, duvarda fotoğraflarımız...

Sesini duyunca mutlu oluyorum ben, içim aydınlanıyor. Varlığını hatırlamak bile yetiyor bazen.

Bu yaz belki istediğimiz kadar mutlu olmadık; ama mutsuz da olmadık. Bu da yetiyor huzurlu olmaya. Seni özledim, senin olduğun zamanları özledim.

Ne dersin yol arkadaşım, yeni bir hikâye yazmanın zamanı gelmedi mi?

Seni sevdiğimi unutma ve dikkat et lodosa. Kalın kazaklar giy, limonlu çay içmeyi ihmal etme. Otobüs yolculuğu keyiflidir, şunun şurasında İstanbul Ankara arası kaç kilometre ki?


5 Kasım 2013 Salı

Şimdi çok saçma şarkılar var, biraz daha az saçma olanlar var, bir de acayip şekilde can yakanlar var. Onlar iyi ki varlar zaten, can yanması bazen gerekli olabilir. Ama sadece bazen. Sonra zaman falan geçer mevsim kasım olur, ellerinin ardı güneş mi bunu hiç bilemeyiz bazen.

Yazdıklarımızdan daha fazlası vardır, olmalıdır zaten. Özlemenin bir adabı vardır, içki sofralarının bir keyfi. Bazen keyifli anları unutabilir insan, neticede zihin de yorulur.

Havada yağmur kokusu, yağmur kokusu dediğimiz biraz karanlık biraz rüzgâr.  Rüzgâr lodos  değilse güzeldir. Lodos çıkınca benim yüzüm yeşile döner.

Bir yolculuk sırasında unutup gitmişim seni mesela. Mesela bir daha hiç yüzleşmemişim boşluğunla. Boşluk dediğin biraz yokluk, biraz sessizlik neticede. Ki sessizlik iyidir kendi sesinden nefret etmiyorsan.

Bazı şarkılar çok güzel, bak bu konuda hemfikiriz. Biz o kadar az konuda hemfikiriz ki zaten. Bir yerlerde unuttuğun kırmızı bir bavulun varmış mesela, mesela sen o bavul olmadan hiçbir yolculuğa çıkmazmışsın.

Orada burada unuttuğumuz  çakmaklar var, kaybettiğimiz küpeler falan...  Bazı şarkılar, evet.