“Kaleci ha? Kaleci olacakmışım, yok ya?” diye söyleniyordu
Dora. Hızlı hızlı yürüyordu, arada bir kolunun altına sıkıştırdığı futbol
topunu düşmesin diye düzeltiyordu. Bahçe kapısını sertçe açtı. Kolunun
altındaki topu apartmanın merdivenlerine doğru savururken “Ben onların futbol
topumla oynamalarına izin vereceğim, onlar beni kaleci yapacak. Yok, öyle
yağma.” diye bağırdı. Top, merdivenlerin en üst basamağından sekip Dora’nın başına
çarptı.
Dora acıyla “Ahh!” diye inledi. Merdivenin en alt basamağına
oturdu. Yüzü sıcaktan, sinirden kıpkırmızı olmuştu. “Kalecilerin kahraman
olduğu nerede görülmüş?” diye söylendi. Başı çok acıyordu, gözlerini kapatıp
acının dinmesini beklemeye karar verdi.
“Uluslararası turnuvalarda tam 1142 dakika gol yemeyen Dino
Zoff bir kahraman bana kalırsa.” Dora, gözlerini sinirle açtı. Merdivenin
başında duran uzun boylu, sakallı adam biraz önce başına çarpan topu
gülümseyerek ona uzatıyordu.
Dora, adamın uzattığı topu hırsla aldı. Bacaklarının arasına
koydu. Dino bilmem ne de kimdi? “Dino Zoff, İtalyan bir kaleci” dedi adam,
Dora’nın aklından geçenleri okumuş gibi. Hiçbir şey söylemeden Dora’nın yanına,
merdivenlere oturdu.
“Kariyeri boyunca 150 penaltı kurtaran Lev Yaşin de bir
kahraman mesela.” “150 penaltı mı kurtarmış?” diye sordu Dora. “Evet.” dedi
adam gülümseyerek. Başını çevirip
Dora’nın gözlerinin içine baktı. “Kaleciler bir takımın ruhudur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder