Edebiyatla ya da topyekün sanatla ilgilenmeseydik, tek derdimiz taze fasulyenin kılçıkları olsaydı. Çok mutlu olabilirdik belki de. Şarkılardan, şiirlerden, romanlardan medet umuyoruz oysa. Hikâyelerin kafa karıştırdığını, filmlerin yalan söylediğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Sıradan dertlerimiz var, herkes gibi. Para kazanmak, faturalarımızı ödeyebilmek gibi. Birini çok sevip kalan ömrümüzü onunla geçirmek, fotoğraflarda güzel çıkmak, gerektiği anda akıllıca cevaplar verebilmek, uyuyabilmek, uyuyabildiğimiz nadir gecelerde kâbus görmemek, geç kalmamak, gereğinden güçlü cümleler kurmamak gibi.
Futbolu seviyoruz, uzatmalarda gol atabilen takımlara hayranlık duyuyoruz. Orta sahadan top süren, rakibine çalım atan golcüleri örnek alıyoruz. En çok Zidane'ı seviyoruz. Zira "siz bir mahalleden çıkabilirsiniz lakin mahalle sizin içinizden çıkmaz."
Ayyaşları, delileri, çocukları seviyoruz. Tüm entelektüeller gibi kedileri bir de. Post modern romanları tahlil edebilsek de modern resimden anlamıyoruz. Cahilliğimizle gurur duymuyoruz. Bilmediğimiz şeyleri mahcup mahcup listeliyoruz. Aynı mekanlara gidiyoruz, mekanlara inanıyoruz.
Daha güzel, daha yakışıklı, daha akıllı, daha becerikli olsaydık hayatımız nasıl olurdu umursamıyoruz.
İnatla hayal kuruyoruz, seviyoruz, güveniyoruz, okuyoruz, konuşuyoruz ve yazıyoruz.
aferinnn :)
YanıtlaSilİnatla hayal kuruyoruz, seviyoruz, güveniyoruz, okuyoruz, konuşuyoruz ve yazıyoruz.
YanıtlaSilPek tabi ki rahat değiliz kalbur saman içinde.. Romantik bayanlara karşı romantik olamamak gibi suçlarımız olsa da bazen, bu pek bizimle ilgili sayılmaz aslında civar cinslerde.. Çevreye yükleyip suçu bir anda naturalist olabiliriz örneğin..
YanıtlaSilBöyle iyi
evet iyi
Romantizm bir sanat akımı olarak gerekli miydi, hâlâ bunun cevabını bulamadım ben. Realizmin gereksizliğinden, sürrealizmin pek hoş olduğundan söz edebilirim. Yine de suçu çevreye yüklemek pek işimize gelmez,gibi.
SilAma böyle iyi...